Devrek Belediye Başkanı Çetin Bozkurt, Devrekli şair Rüştü Onur’u ölümünün 78.yıldönümünde andı.
Rüştü Onur’un ardında bir kitaplık şiir, öykü ve mektup bıraktığını ve edebiyat dünyasında hak ettiği yeri aldığını Belirten Başkan Çetin Bozkurt, “Rüştü Onur, kısacık ömrüne az sayıdaki ama kendine özgü tekniği ve üslubu olan şiirleri sığdırmış, ‘Garip Akımı’nın önemli temsilcilerinden biri olarak edebiyat tarihimizde yerini almıştır. İlk hamurunu Zonguldak’ta Edebiyat öğretmenliği yapan, dostu Behçet Necatigil’in yoğurduğu Onur, yakın arkadaşları Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser’le Zonguldak ve edebiyat dünyasının simgesi haline gelmiştir.”dedi.
Onur’un şiirlerinde yaşam ile ölüm hep bir bütün teşkil etiğini belirten Başkan Bozkurt, “Onu, Zonguldak’ın saçak altındaki maden işçileri, çocukları, kenar mahalle insanları, kuşları ve denizi yakından ilgilendirip hüzünlendirmiştir. Bu tutum da Onun edebiyatımızda haklı yerini almasını sağlamıştır. Şairimiz Rüştü Onur’u ölümünün 78.yıldönümünde sevgi ve özlemle anıyoruz. Bu vesileyle ebediyete göçmüş bütün sanatçı ve edebiyatçılarımızı rahmetle anıyor, saygılarımı sunuyorum” dedi.
RÜŞTÜ ONUR KİMDİR?
3 Ağustos 1920 tarihinde Devrek’te dünyaya gelir Rüştü Onur. Asıl adı Mehmet Rüştü’dür. Fakat o, şiir, mektup ve hikâyelerinde Rüştü Onur adını kullanır.
Mehmet Emin Bey ile Hatice Fikriye Hanım’ın üç çocuğundan en büyüğüdür Rüştü. Kardeşleri Hüseyin Vasfi ve Cemal Safvet’tir. Köy öğretmeni olan babası Mehmet Emin Bey, Devrek’in Hüseyinçavuşoğlu ve Dedeoğlu köylerinde görev yapar.
Rüştü Onur’un dedesi Abdullah Efendi, Devrek Müftülüğü görevini yürütürken Milli Mücadele’nin başlamasıyla bu hareketi aktif olarak desteklemiş, Zonguldak ve Devrek yöresinde bu amaçla önemli hizmetler vermiştir. İlk Büyük Millet Meclisi’nde, -Zonguldak Bolu’ya bağlı bir sancak olduğu için- Bolu Mebusu olarak yeralmıştır.
Rüştü Onur, ilkokulu 1933 yılında Devrek I. Mektep’te (şimdinin İstiklal ilkokulu) iyi derece ile bitirdi. Ortaöğrenimini de Zonguldak Ortaokulu’nda tamamlar. Zonguldak’ta o yıllar lise olmadığı için -Mehmet Çelikel Lisesi’nin yapımına 1938’de başlanır ve aynı yıl içinde tamamlanarak hizmete açılır- babası ile dayısı Abdullah Saraç’ın yönlendirmesiyle 1937-1938 eğitim öğretim yılında Kastamonu Lisesi’ne yatılı olarak kayıt yaptırır.Buradaki edebiyat öğretmeni, Tasavvuf edebiyatı üzerindeki çalışmalarıyla tanınacak olan Abdülbaki Gölpınarlı’dır. Lise 1. sınıfı bu okulda tamamlayan Rüştü Onur, bu eğitim öğretim sonunda, “Bakanlık emriyle” Zonguldak’a gönderilir. Rahatsızlığı nedeniyle 1938-1939 eğitim öğretim döneminde okula ara vermek zorunda kalır. 1939-1940 öğretim yılında ise Mehmet Çelikel Lisesi’nde lise 2. sınıfa devam eder. Bu öğretim yılı sonunda da, rahatsızlığının artmasıyla okulu bırakmak zorunda kalır. Bu okula Kars Lisesi’nden atanan Behçet Necatigil’le yakın arkadaşlık ve dostluk kurar. Necatigil, Mehmet Çelikel Lisesi’nde 9 Ekim 1940-1 Mart 1943 yılları arasında görev yapar. Necatigil ve öğrencisi Muzaffer Tayip Uslu ile şiir ve edebiyat üzerine daha yakın ilişki içinde olan Rüştü Onur’un, Yeni İnsanlık, Varlık, Ses, Bağ, Servet-i Fünun, Ocak, Kara Elmas, Yeni Zonguldak, Gündüz ve Değirmen adlı dergilerde, şiir, hikâye ve denemeleri yayımlandı.
Rüştü Onur, okulu bıraktığı yıl “Maliye Varidat Memuru Muavini” olarak Ereğli Kömür İşletmeleri (EKİ)’nde çalışmaya başlar.
1941 yılı Aralık ayı ile 1942 yılının Ocak, Şubat aylarını Heybeliada Sanatoryumu’nda geçiren Onur, 1942 yılı Mart ayı başında buradan hastalığı yenmiş bir şekilde çıkar. Zonguldak’a dönmek üzere bindiği Anafarta Vapuru’nda, anne tarafından Giresunlu, baba tarafından Bitlis Şerefhanoğulları sülalesinden olan Mediha Sessiz’le tanışır ve ona aşık olur.
Mediha Sessiz, Kandili Kız Lisesi’ni bitirdiği yıl Sümerbank’ın Dokuma Atölyesi’nde işe başlamıştır. Burada çalışırken, Karabük Demirçelik Fabrikası’nın açtığı memuriyet sınavına girmiş, kazanınca da, göreve başlamak üzere, anne ve kardeşleriyle birlikte Karabük’e gitmek için bu vapurdadır.
Rüştü Onur’un Mediha Sessiz’le tanışması hayatına yeni bir anlam katar. Aralarında mektuplaşmayla başlayan ilişki zamanla ciddi boyut kazanır. Karabük’te çalışmaya başlayan Mediha, burada ne olduğu anlaşılamayan bir hastalığa tutulur. Karın ağrıları, mide bulantıları… Doktorlar teşhis koyamazlar. Sonunda annesi Mediha’yı alıp İstanbul’a götürür. Rüştü’nün referansıyla Heybeliada Sanatoryumu’ndaki tedaviden de bir sonuç alınamazlar. Mahalle doktoru Ahmet beyin tedavisi sonucunda Mediha’nın hastalığına karın zarı ihtillabı (apandisit patlaması) teşhisi konduğunda iş işten geçmiştir. Rüştü, onu sık sık ziyaret etmeye başlar. Bu durumu Mediha’nın annesi eşine açıklamak zorunda kalır. Baba da, Rüştü’ye “Nikahınız olsun, sen de bu evin çocuğu ol.” der. Böylece Rüştü Onur, kayınpederi Mehmet Ali, kayınvalidesi Ayşe Zehra Sessiz’in Beşiktaş, Şenlikdede Mahallesi Şair Leyla Sokağı No:34’deki evine yerleşir ve kayınpederinin manav dükkanında çalışmaya başlar.
Baldızı Sabahat Sessiz Hanım’ın verdiği bilgiye göre Rüştü ile Mediha, 07.08. 1942 tarihinde, Zonguldak Terakki Mahallesi Suatbey Sokak No:12’deki Rüştü Onur’un dayısı Abdullah Saraç’ın evinde nişanlanırlar. 15 Ekim 1942’de ise Beşiktaş Evlenme Dairesinde nikâhları kıyılır. Rüştü ile Mediha’nın evlilikleri, Mediha’nın 2 Kasım 1942’de ölümüne kadar sürer.
Rüştü Onur da, 2 Aralık 1942 tarihinde yaşamını yitirir.