Devrek’te Anadolu Gençlik Derneğinin tertip ettiği “Mekkenin Fethi ve Kudüs” konulu Konferans düzenlendi.Konferansın açılış konuşmasını Anadolu Gençlik Derneği İlçe Başkanı ve Birlik Büro-Sen Genel Başkanı günün anlam ve önemine binaen konuşmasında;
“Değerli Kardeşlerim
Devrek Anadolu Gençlik Derneğimizin tertiplediği Mekke’nin Fethi ve Kudüs Gecesi programımıza hoş geldiniz.
Kıymetli Kardeşlerim;
Biz bu akşam burada “Mekke’nin Fethi ve Kudüs Gecesi” programı için bir aradayız.
Bugün, Emperyalist güçler hem kendi ülkelerinde hem de sömürdükleri birçok ülkede insanları farklı şekillerde uyutup uyuşturarak kitleleri duyarsızlaştırmakta ve hakikati örtmeye çalışmaktadır. Dünyanın birçok yerinde insanlar savaşların ve çatışmaların gölgesinde yaşam mücadelesi verirken, küresel emperyalizm eğlence sektörünün renkli ışıklarıyla geniş kitlelerin gözlerini boyayan kirli oyunlar oynamaktadır. Bu kitlesel göz boyama enstrümanlarından biri de hazırlıkları günler öncesinden başlayan yılbaşı gecesi eğlenceleridir.
Biz yılbaşı eğlencesi adı altında tüm dünya halklarına çirkinliklerin ve kötülüklerin dayatılmasına karşı tavır almanın gerekliliğine, doğruluğuna inanıyor ve dünyanın bir kısmında insanlar açlıkla ve zulümle mücadele ederken bir kısmında ise vicdanları karartacak boyutlara ulaşan sömürüye dayanan, ahlaki değerlerden yoksun tutum ve davranışları, paylaşımın, kardeşliğin, merhametin yok sayıldığı, Rabbimizin çizdiği sınırların aşıldığı bu eğlence anlayışını toptan reddediyoruz.
Bizler dünyanın neresinde olursa olsun bütün mazlum ve mağdurların yanında olma zorunluluğumuzu hem imani hem de insani bir vazife olarak görüyoruz.
Bizler değerlerimizi ve kimliğimizi hiçe sayan yılbaşı ve onun türevleri olarak dayatılan küresel emperyalizmin bütün bu göz boyayan oyunlarını elimizin tersiyle itiyor ve bu gün siz değerli misafirlerimizin bizimle birlikte burada bulunuyor oluşunu bir kimliğin en güzel şekilde ortaya konulması olarak kabul ediyoruz.
Türkiye’nin dört bir yanında yaptığımız bu programlar, inşallah, Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Keşmir’de, Yemen’de, Suriye’de, Arakan’da İslam coğrafyasında gerçekleştirilen, sömürülerden, işgallerden, çatışmalardan, savaşlardan ötürü sıkıntı çeken tüm dünya mazlumları ile ilgili duyarlılığın artmasına vesile olacaktır.
İslam dini dili, dini, ırkı ne olursa olsun bütün insanlığa huzuru ve barışı getirebilecek yegâne nizamdır. İslam haricindeki her nizamın insanlığa verebileceği kaostur, kandır, gözyaşıdır.
İslam’ın fetihleri de, insanlık tarihi boyunca dünyaya huzur ve barış taşıyarak bir nizam oluşturmuştur.
Fetih nedir? Fetih açmak demektir. Kapıları, kilitleri, kilitli kalpleri açmak demektir.
Fetih, kalplerin ve kapıların tevhide açılmasıdır. Fetih, bütün sahte ilahlara “la ilahe” demektir. Fetih, kula kullağa hayır diyerek zalim diktatörlere, zulüm getiren ideolojilere “hayır” diyerek yürekleri âlemlerin rabbiyle buluşturmaktır.
Fetih izzet ve şerefle bütün insanları tanıştırma mücahedesidir. Bu kutlu gayede karşısına çıkanlarla en güzel şekilde mücahede etmektir.
Allah’ın bir ismi de Fettah’tır. O, mazluma yardım elini uzatan, kullarının her türlü güçlük ve sıkıntılarını gideren ve kolaylaştırandır. Fettah, Hakk’a yönelen insanların kalbini imana açan, bütün zorlukları ortadan kaldıran, her işinde üstün gelen, kudretiyle kullarına fetihler nasip eden, fethin kapılarını Müslümanlara açan demektir.
İster insanı hakikatle buluşturan yüreklerin fethi olsun ister zalimlerin yıkılarak fitnenin bertaraf edilmesi olsun, cihadsız fetih olmaz.
Yeryüzü bize emanettir ve dünyanın her yeri ile ilgili nihai söz hakkı Müslümanlarındır. Müslümanlara bu yetkiyi, iradeyi ve gücü âlemlerin rabbinden alıyoruz. Allah, Al-i İmran suresi 110. Ayet-i Kerimede şöyle buyurmuştur; “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız.”
Allah hepimize Allah yolunda koşmayı ve Allah yolunda koşarken ölmeyi nasip etsin. Bizi batıl davaların peşinden sürüklemesin.
Fetih işgal değildir. İşgal; sömürmek, talan etmek, köleleştirmek, tahakküm etmek, zenginlik kaynaklarına hâkim olmak için yapılır, fethin gayesi ise; imar etmektir, zulmün önüne geçmektir, zayıfların mallarını ve haklarını teminat altına almaktır.
Fetihle işgal arasındaki farkı görmek için yakın tarihte Bosna’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Irak’ta, Eritre’de, Moro’da yaşananlara, halen Filistin’de, Keşmir’de, Doğu Türkistan’da yaşananlara bakmak yeterli olacaktır.
Bakınız 7 Ekim’den beri yaklaşık dört aydır Siyonist Yahudiler Kudüs’te katliam yapmaktadır. İşgal budur. İşgal çoluk çocuk yaşlı kadın demeden katletmek demektir. İşgal demek Siyonizm demektir.
Oysa Kudüs bizler için anadır, atadır, yardır, hasrettir.
İlk kıbledir, Miraçtır Kudüs.
Elinde sapan olan çocukların, dilinde tek bir sözün “Allah’u Ekber!” nidalarının yankılandığı yerdir.
Şimdi Kudüs Ömerler bekliyor,
Selahaddinler bekliyor,
Sultan Yavuzlar bekliyor
Yarım asırdır tutsak olan Kudüs’ü özgür kılacak yiğitler bekliyor.
Kıymetli misafirlerimiz;
Kudüs bizim onurumuzdur. Çünkü Müslümanların ilk kıblesidir. İsra ve Miraç mucizesi gerçekleştiği yerdir. Kâbe’den sonra Allah’ın cc yeryüzündeki ikinci beytidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) Mescid-i Aksa’da bütün peygamberlere namaz kıldırmıştır. Allah’ın Rasulü buyurdu ki; “ Mescid-i Aksa’da kılınan bir namaz herhangi bir yerde kılınan ‘bin namaz’ hükmündedir.”
Kudüs halkı her geçen gün işgalci Siyonist İsrail tarafından bilinçli bir şekilde yoksullaştırılmaktadır. Kudüs’ün İslami kimliği yok edilerek yahudileştirilmek istenmektedir. Kudüs’te her gün insan hakları ayaklar altına alınmakta, dünyanın gözü önünde her gün sokak ortasında yargısız infaz yapılmaktadır. Kudüs, ne zaman Müslümanlar tarafından yönetilse dünyaya huzur hâkim olmuştur. Şunu unutmamamız gerekir ki Kudüs kurtulursa Dünya kurtulur.
Vaktiyle bir marangoz Mescid-i Aksa için minber yapmış. Herkes sormuş ‘bunu yaptın ama orası işgal altında kim götürecek’ diye. O da şöyle demiş ‘Benim elimden gelen minber yapmaktı, bende yaptım. Selahaddin’i Eyyubi’nin yaşı o sıralar çok küçüktü. Bu konuşmaya şahit olunca ben koyacağım bu minberi der. O Selahaddin büyür, Kudüs’ü fetheder, o minberi koyar.
Ey Müslüman!
Öğretmensen Selahaddin’i öğretmek senin görevin.
Anneysen, Selahaddin’i yetiştirmek senin görevin.
Öğrenciysen, Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı gündemden düşürmemek senin görevin.
Bakınız Cenab-ı hak Ali-İmran suresi 104. Ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır: “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
“Toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız, tefrikaya düşmeyiniz!” (Ali-İmran, 103)
“Ey iman edenler! Bir düşman birliği ile çatıştığınız vakit sebat ediniz ve Allah’ı çokça anınız ki zafer sizin olsun. Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 45-46)
Kıymetli kardeşlerim
Bizlere düşen ümmet olmaktır. Bu bilinçle yaşamak ve ümmet bilincini her daim diri tutmaktır.
Konuşmamızın başında Fetih ve işgal ayrımından bahsetmiştik.
Bakınız!
İslam’ın Medine Dönemi’nde adına gazve denilen bizzat Peygamberimizin komutanlığındaki askeri hareketlerde ve adına seriye denilen, Efendimizin (sas) bizzat bulunmadığı yaklaşık 80 civarındaki askeri hareketlerde her iki taraftan kaybedilen insan sayısı en abartılı rakamlara göre toplamda 1200’ ü geçmemektedir. Çünkü Müslümanlar öldürmek için değil hayat vermek için mücadele ederler.
Irkçı emperyalizmin tertiplediği işgallerde ise birkaç dakikada binlerce insan ölmektedir. Hiroşima’da, Nagazaki’de olanlar unutulmuş değildir. Bosna’da ki soykırım unutulmuş değildir. Cezayir’deki soykırım unutulmuş değildir. Irak’ta öldürülen bir buçuk milyon insan unutulmuş değildir. Bugün yaklaşık dört ayda Aksa Tufanı ile birlikte başlayan mücadelede Siyonist İsrail çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 20.000 üzerinde insanı katletmiştir.
Bunları hatırlayıp iyi analiz edemezsek Mekke’nin Fethi’ni anlamamız mümkün olmaz. Mekke’nin fethi, zahmetin rahmete, sabrın selamete inkilab etmesidir.
Mekke’nin Fethi’nin Bize Verdiği Mesajlar
Mekke’nin Fethinden ve genel olarak İslam’ın fetih anlayışından yola çıkarak almamız gereken şu 5 önemli mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum:
1. Niyetlerimizi selim bir çizgide tutmalı, asla niyetlerimize Allah’ın (cc) rızasından başka bir şey bulaştırmamalıyız ki hedefe doğru yürüyebilelim ve o yol üzerine kalabilelim.
Bugün ümmeti Muhammed olarak paramparçaysak ve bu kadar sayımıza rağmen bu haldeysek bizim tekrar niyetlerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Acaba bizler İslam adına konuşurken bile niyetlerimizde Allah’tan gayri bazı hesaplar var mı yok mu? Bunun muhasebesini yapmalıyız.
2. Asıl olan toprakların fetihleri değil. Topraktan önce gönüller fethedilmeli ki; fethedilen topraklarda Dar’ul İslam’lar inşa edilebilsin.
Efendimiz (sas) buyuruyor: “Beldeler, şehirler kılıçla fethedildi ama Medine Kur’an’la fethedildi.” Bugün de Kur’an’la fethedilmeyi bekleyen binlerce Yesrib’in olduğunu unutmadan bu bilinçle hareket etmek zorundayız.
3. Sabır, cihad, şehadet sevda olarak edinilmeli ki; Allah’ın (cc) vaad ettiği zaferlere erişilebilsin.
Sabır azığımız, cihad sevdamız, şehadet de varabileceğimiz en büyük hedef olursa Allah’ın izniyle Rabbimizin vadettiği zaferlere erişeceğiz.
4. Başarı ve zafer yalnızca Allah’tan (cc) bilinmeli ki; tevhid akidesi zedelenmesin.
Biz şahıslara değil Allah’a iman ettik. Başarı ve zafer de ancak Allah’ın (cc) nasip etmesiyle elde edilir.
5. Adaleti, ehliyeti ve liyakati hayatlarımızın esası kılmalıyız ki fethin ruhunu gerçek manada kuşanabilelim.
Adaletin olmadığı yerde ülfet yoktur. Ülfetin olmadığı yerde ise düşmanlık vardır.
Kıymetli Misafirlerimiz,
Müslüman olsun ya da olmasın her insanın hak ve hukukunu gözetmek bizim sorumluluğumuzdur.
İnsanların açlığıyla, yoksulluğuyla, yoksunluğuyla, yolda kalmışlığıyla, acılarıyla, sıkıntılarıyla dertlenmeyen bir ahlak anlayışını kabul etmemiz mümkün değildir.
Yardımlaşmayı, paylaşmayı, merhameti, tevazuyu, kardeşliği emretmeyen bir maneviyatı kabul etmemiz mümkün değildir.
İşte biz Önce Ahlak ve Maneviyat temelinde Yeni Bir Dünya’nın kurulmasının mümkün olduğuna inanıyoruz ve bunun için çalışıyoruz.
Muhterem Misafirlerimiz,
İçselleştirdiğimiz değerlerin yeryüzündeki tüm insanların hem birbirleriyle hem de evrenin var oluş gayesiyle barışık yaşamasının yegâne teminatı olduğuna bizim inancımız tamdır. Yardımlaşmayı ve paylaşmayı karakter edinmiş, verdikleri sözde duran; her türlü sıkıntılı durumda bile direnip sabreden; kendinin ve yakınlarının aleyhine olsa bile adaleti gözeten bir neslin inşası için çalışmalıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle Programımıza katıldığınız için, bu gecede burada bulunarak bir tavrı en güzel şekilde ifade ettiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.”
Ayrıca Siyer-i Nebi Sınavında Birinci ikinci ve üçüncü liseli kardeşlerimiz Devrek ilçemizden çıktı.
Anadolu Gençlik Derneği Devrek İlçe Başkanlığı olarak kendilerine ödülleri takdim edildi.
Gecemiz hayırlara vesile olsun diyerek konuşmasına son verdi.
