Toplum kuralları, insanlar için konulmuştur. Onlara uymak zorunludur. İnsan, istese de istemese de en azından onları seviyorum görüntüsü sergilemek mecburiyetindedir. Kurallar, insanın ve tüm yaratılanların huzuru için konulmuştur. Konulan kurallara uymamanın en büyük zararı, öncelikle insanın kendinedir.
Kurallar, kanun, din, bilimsel sonuçlar, tecrübeler, örf ve adetlerle konulmuştur. Uyulmadığı zaman dünya yaşamı ve ahiret yaşamında cezaların verileceği bildirilmiştir. Uyulması gereken kurallar, genelde tahmini olarak da bilinir. Akıl, yararlı ve zararlı olanları bulmak, uygulattırmak ve kaçındırmak zorundadır. Daha doğrusu akıllı insan, bilmiyordumla kendini kurtaramaz. Kaldı ki İçinde bulunduğumuz zamanda bilgiyi elde etmenin yolu çok sayıdadır.
İnsan, çoğu zaman yasaklanmış kuralları bilerek yapar, emredilenleri de bilerek çiğner. Bunlardan, çok basit gibi görülen iki tanesi yalan ve iftiradır.
Yalan ve iftira cezasız kaldığı için insanların en çok tevessül ettiği iki kötü huydur. Çok kötü olmaları nedeniyle çok sayıda nasta yasaklanmışlardır. Allah Teâla,290 ayette yalanın kötülüğü üzerinde durmuştur.
Yalan ve iftira her yaşamda yasaklanmış, çirkinliği çok kez anlatılmış olmasına rağmen en çok rağbet edilen iki kötü huydur. Nedendir? Sorusuna en basit cevap, icra edenlerin cezasız kalmalarıdır.
Yalan bilerek ya da bilmeyerek yapılan kötü bir huydur. İnsanda bulunmaması istenilen bu sıfat, insanı toplum ve Yaratıcı nazarında küçültür. Müslüman kişinin yalan söylemesinin çok kötü oluşu ile ilgili aşırı uyarılar yapılmıştır.
Yalanla imanın bir arada olamayacağı,
Yalanın münafıklık alameti olduğu,
Yalan şahitliğin çok çirkin oluşu,
Hata ve günah işleyip de bunları suçsuza yüklemenin günahının yapana ait olduğu,
Yalanın hayvanlara dahi uygulanmasının kötü oluşu, ifade edilenlerden birkaçıdır.
İftira, insanları yapmadığı işlerle suçlamaktır. Bu suçlama insanlara nice haksızlıkları yüklemiştir. Bunun en çirkini adli makamları yanıltıcı, yanlış karar vermeye sebep olanlarıdır. Bu yolla nice insanların suçlandığını ve ceza aldığını biliyoruz. Bunların hafızamda örnekleri çok sayıda fakat burada yazmak istemiyorum.
Yalan ve iftira en kolay ve masrafsız iki kötü huy olarak dikkat çekmektedir. Durum böyle de cezası ağır olabileceği gibi yapılana da bu dünyada ağır cezalara neden olmaktadır.
Devlet malını kötüye kullanmak, bana göre ağır kötü huylardandır. Atalarımız, ”ne yaparsan yap da devlet malını yeme ve kötüye kullanma, zira onda yetimin hakkı vardır “derlerdi.
Cümleye dikkatimizi çekersek cümlede yanlışlık görülmektedir. Ne yaparsan yap, çok kötü huydan sakındırmak ve dikkat çekmek için bu şekilde söylenmiştir. Tıpkı tanıdığım bir kadının oğlunu sigara içmekten korumak için “oğlum alkol iç ama sigar içme, içkiyi her zaman bulamazsın ve her zaman içemezsin, oysa sigarayı her zaman bulursun “demesi gibi.
İnsanlarımızdan bazıları, “devleti ne kadar kandırıp bolluk içerisinde yaşarsam o yanıma kar kalır. ”deyip devleti zarara sokan her türlü olumsuzluğu yapmakta ve yapmaya çalışmaktadır. Bu, inançsızlığın sonucudur. Her geçen zaman içinde devleti
dolandıranların sayısının arttığına şahit oluyoruz. Geçmişte haramdır diye devletten emekli maaşı almaya yanaşmayan çok sayıda insan varken, bunun sayısının azaldığına ve devleti dolandıranların arttığına şahit oluyoruz. Şahit oluyoruz ki devleti dolandıranları koruyanlar da artış kaydediyor. Devlet deyince düşünmek lazımdır…
Devletten alınan emekli maaşında haksızlık varsa haramdır. Yukarıda ifadeyi söyleyenler yanlışlık içinde olsalar da saygı göstermek gerekir.
Toplum kuralları ile ilgili yazılar yazacağım.
Buluşmak dileği ile… Hoşça kalınız.