Din görevlilerine yönelik çok sayıda yazı yazmamın en büyük nedenlerinden bir tanesidir hakkıyla görevi yapmak.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekiyor. Ülkemizde büyüklü-küçüklü 300bini aşkın camii ve mescit bulunmaktadır. Yedi adet camisi bulunan köyler var. Dini bilgiler; okul, hapishane, TV, internet, cemaat evleri, yurtlar, tarikatlar… de öğretiliyor ve uygulamaya yönelik çalışmalar yapılıyor. D.İ.B. yaz tatilinde dini bilgilerin öğretildiği kurslar açıyor. Çok sayıda gazete ve dergi dini anlatımlarda bulunuyor. Üniversite okuduğum yıllarda 8 ilahiyat fakültesi varken şimdi 115 ilahiyat fakültesi var.
Topyekûn dinin öğretildiği varsayımını yukarıdaki bilgiler önderliğinde çıkarabiliyoruz. Öyle mi oluyor? Şu anda ismini hatırlayamadığım. (Trabzonlu olarak biliyorum.) Bir müfettiş emekliliğe zorlandığım zamanlarda şöyle demişti. ”Eskiden camilerde şahit arardık. Şimdi o da yok.”
Büyük araştırmalar yaptım. Araştırmalarım, cami, adliye, milli eğitim, hapishane, okullarda… oldu. Alınan dini bilgiler yeterli olsaydı. Bu olumsuzlar olmazdı sonuçlarını çıkardım.
Öncelikle belirtmekte yarar vardır. Dini hizmetler, genelde menfaate uygunsa yapılıyor ve yaptırılıyor. Menfaat söz konusu olmadığı ve engellendiği zamanlarda da karşılıksız bu görevi yapanlara engel olunuyor.
Dünya geçimi herkesin hakkıdır. Bu geçim, para başta maddi imkânlarla gerçekleşmektedir. Yeme, içme, barınma, korunma, eğitim, evlenme, çoluk- çocuk sahibi olma temel ihtiyaçlardandır. Bu ihtiyaçların giderilmesi meşru kurallar dâhilinde kazanılanlarla gerçekleştirilir. Dinin aşırı uyarmasına rağmen halen haram yollarla
temel ihtiyaçlarını karşılayanlar var. Bunun en vahimi bunların din hizmeti yapanlarda da olmasıdır. Hatta bunun farkına varanlar arasında “kıyamet hocalardan kopacak” diyenler vardır.
Her mesleğin kendine göre kuralları ve zorlukları vardır. Bunlar, yapılan hizmetlerin karşılığı olarak değerlendirilmelidir. Her meslekte dikkat çeker mesleği sevememek. Şikâyet etmeler, dini hizmetleri yapanlarda biraz fazladır. Bunun doğruluk payı yüksektir. En büyük nedenine gelince dini hizmet yapanlar, hem sırlar âlemi, hem de yaşadığımız dünyanın üzerine görev yapmaktadır. Sırlar âlemini anlatırken çoğu kez yetersizlik dikkat çeker. Hâlbuki sırlar âleminin kavranması yaşama daha çok dikkat getirir. Öncelikle bilgi dağarcığımdan sırlar âlemi hakkında kısa bilgi aktarayım. Sırlar âleminin kavranması ve kabul edilmesi şu kriterlerle olacaktır.
-Hz. Âdem(A.S.)’den Peygamberimiz(S.A.V.)’e kadar gelen vahyi bilgiler,
-İslam büyüklerinin sırlar âlemine ait menkıbeleri,
-Günümüzde ve yakın tarihlerde ispatlı menkıbeler,
-Allah’ın verdiği akıl.
İmanın şartları 6’dır.Bunlar, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kaza ve kadere iman.
Ahirete iman, insanları kötülüklerden sakındırma ve iyiliğe yöneltmede en kuvvetli âmildir. Ahirete imanın; kabir hayatı, yeniden dirilmesi, hesabı, mizanı, şefaati, cenneti, cehennemi, sıratı, kevseri, firdevsi, arafı, azabı, mükâfatı, zebanisi, hurisi… ile anlatılması ve her birine imanı ile öğretilip kavratılması kötülüklere yanaşılmasını dahi ortadan kaldıracaktır.
Çok sayıda imamlara nasihatlerden bazıları başlıklı yazı yazacağım. Dikkatlice okunması ve gereğinin yapılması görevlilerin en önemli işlerindendir.
Devam edecek.
Buluşmak dileği ile… Hoşça kalınız.