Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, 23. Uluslararası Kömür Kongresi’ne katıldı.
Yavuzyılmaz, 23. Uluslararası Kömür Kongresi’nde 12 Eylül darbesine ve kömür ithalatına, TTK norm kadrosuna dikkat çekerek, “Yerli ve milli nutukları atanlar nerede” dedi.
Kongrede konuşma yapan Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, “12 Eylül darbesinin üzerine konuşacak, söyleyecek çok şey var. Ben 12 Eylül darbesi olduğunda henüz bir buçuk yaşındaydım. Burada salonda bulunan yaşı benden büyük olanlar 12 Eylül’ün nasıl bir toplumsal çöküntüye yol açtığını ve bu travmaların hala nasıl devam ettiğini çok daha rahat aslında hissedeceklerdir ve yaşıyorlardır da.
Ancak ben baktığımda şunu görüyorum. Yani 12 Eylül’den sonra büyümüş bir genç olarak, şu anda bir yetişkin olarak bize devredilen toplumsal düzenin aslında ne kadar travmatik olduğunu yani bir dönem binlerce kişi hapislere atıp onları işkence edip daha sonra sokaklarda yıllar sonra işkence edilenle işkence edenin hiç hesap sorulmadan hesap verilmeden aynı sokaklarda bir arada yaşamak durumunda kalması. Çok düşünmüşümdür. Uzun süre işkence gören bir kişi kendisine işkence edeni bir ile plajda görse denize girerken acaba ne hisseder diye. Acaba o kişinin yaptığı bu işkence hem psikolojik hem fiziken ne kadar derin izler bırakmıştır ve o derin izler nesilden nesile ebeveynlerden çocuklara sonra onların çocuklarına doğru Türkiye’ye ülkemize aslında ne büyük bir kötülüğe dönüşmüştür.
O nedenle on iki Eylül’de yaşanan darbe Yaşandı ve bitmedi aslında. O darbe nesilden nesile izlerinin aktarılmasıyla birlikte maalesef hala yaşıyor ve üzülüyorum ki sonsuza kadar da yaşayacak. Biz de bu travmayla birlikte yaşamaya sürdüreceğiz. Bugün ne görüyoruz? Bugün o dönemlerde birbirinin birbirlerini ispiyonlayanlar veya haksız olduğu halde işkence görenler, eziyet görenler, asılanlar, yok edilenler, düşünceleri ortadan kaldırılmak istenenler bir köşeye çekildiler Ve geriye Türkiye’yi yönetmek için, Türkiye’de çeşitli sektörel alanlara hakim olmak için geriye kalanlar, her biri birçoğu hadi hepsi demeyelim ama birer liyakatsiz örneği oldular. Ve bugünkü toplumsal bozulmanın, AK Parti iktidarı döneminde Yaşadığımız bunca sıkıntının aslında birer tohumunu ekmiş oldular”
“NEREDE YERLİ VE MİLLİ NUTUKLARI ATANLAR”
Yavuzyılmaz, “Değerli dostlar, bugün 12 Eylül konuya girdim ama konudan da çıkmam gerekli. Çünkü bugün kömür kongresinin yapıldığı çok önemli bir gün. Çok kıymetli konuşmacılar, Ömür konusunu aslında çok boyutlu bir şekilde değerlendirdiler. Yani istihdam politikalarından kömürün dünyadaki yerine oradan karbona ayak izine kadar çok boyutlu bir konuşma yaptılar. O nedenle ben biraz daha büyük fotoğrafa Türkiye açısından büyük fotoğrafa eee bakmak istiyorum ve tamamlayıcı Konuşma yapmak istiyorum. Türkiye’de enerji alanında devlet nerede duruyor? Özel sektör nerede duruyor? Bunun ayrımını yapmamız gerekiyor. Tabii özellikle yirmi yılın üzerinde bir süredir tek başına iktidarda olan bir parti olduğu için aslında özel de şöyle iki üçe ayırmak gerekiyor. Ama ana iki başlıkla ayrılırsa biz bu sektörel alanda baskıcı bir hakimiyet kuran ve siyasi gücü arkasına alarak istediği kanunları çıkartabilen yandaş özel sektör diyelim. Bir tarafta da bu kirli düzenin içinde ayakta kalmaya çalışan, iş yapmaya çalışan yine özel sektör diyelim. Değerli dostlar Türkiye’de kömürün de kullanıldığı, hem linyitin hem taş kömürünün de kullanıldığı enerji üretiminin yüzde seksen Özel sektör yapıyor. Yüzde yirmisini de devlet. Elektrik dağıtımının yüzde yüzünü özel sektör yapıyor. Elektrik perakende satışının yüzde yüzünü özel sektör yapıyor O nedenle de insanın aklına şu soru geliyor. Nerede bu devlet? Kömür konusunda bağlarsak taş kömüründe Türkiye’de demir çelik fabrikalarının ihtiyacı olan taş kömürünün yüzde doksan yedisi ithal olarak geliyor. Yüzde üçü de yerli olarak üretiliyor. Ve taş kömürünün Türkiye’de üretildiği tek havza Zonguldak havzası. Yani ithale bağımlı durumdayız. Taş kömürüyle ikiye ayırarak aslında konuya bakarsak daha her şey daha görünür oluyor. Taş kömürü çıkarmak aslında Türkiye açısından bir tercih değil. Aslında bir zorunluluk. Eğer siz demirden çelik üretmek istiyorsanız ve şu anda olduğu gibi Avrupa’nın sayılı çelik üreticilerinden biriysek Türkiye olarak taş kömürünü demirden çelik üretiminde kullanmak zorundayız. Çünkü diğer kömür çeşitleri bu alanda kullanılması bilimsel açıdan mümkün değil. Ancak sadece yüzde üçünü yerli olarak üretiyor olduğumuza ben de şunu durumunda kalıyorum. Nerede bu yerlilik, millilik, nutukları atanlar nerede? Nerede? Yüzde üç kadar mı? Bu kadar mı düşük? Yani dünyada Türkiye’nin demir çelik sektöründeki yeri önlere doğru ilerleyecek. Ama o ilerletecek olan ham maddenin üretimi Türkiye’de sürekli gerileyecek. Şimdi bu konuyu daha detaylı incelemek için Türkiye Taş Kömürü Kurumu’nun durumuna bakmamız gerekiyor. Türkiye Taş Kömürü Kurumu ya teknolojik bir atılım yapacak yerin mekanize tam mekanize vesaire bunun gibi adımlar atacak ve üretimi arttıracak ya da elindeki teknolojik imkanlar çerçevesinde bu sürecin içinde üretimi arttırmak için istihdamı arttıracak. Zaten ocak açıklığı çok fazla olduğu için bu ocak açıklığını kontrol altında tutabilmesi için bile belirli bir sayıda madencinin, maden mühendisinin ve işçinin çalışması zorunlu. Çalışmazsa ne olur? İş döner dolaşır tabii farklı sebepleri de var ama Amasra’daki faciasına giden kadar giden sonuçları Türkiye Taş Kömürü Kurumunda şu anda eylül ayı itibariyle sekiz bin beş yüz. Yaklaşık yeraltı ve yer üstü maden işçisi çalışıyor. Sekiz bin beş yüz. Doğum kadro ne kadar? On dört bin. Yani norm kadro ideal işçi sayısı demek. Yani işçi sayısını neden odaklanıyorum? Üretimle olan bağını kurmak için odaklanıyorum. Yani doğru yönetebilirseniz işçileri mühendislerle birlikte bu süreci iyi planlar düzgün yönetirseniz verimli bir üretim yaparsınız. E şimdi on dört Olması gereken norm kadro sekiz bin beş yüz. Bunun yanıtını veren iktidar partisinden kim var? Hiç kimse yok. Kaç yıldır? Ya yirmi yıldır. Yirmi yıldır söylüyoruz. Yirmi yıldır soruyoruz. Mecliste kanun teklifi veriyoruz. Soru önergeleri veriyoruz Masa başında değil, sağda, sokakta, bir Mayıslarda veya diğer birçok platformda bunları gündeme getiriyoruz. Bir kere ben bir mevkidaşımla bir televizyon programına çıkamadım. Yani bir tanecik bir yerel kanalda bile bir masanın etraf da mevkidaşın herhangi bir mevkidaşımla farklı bir partiden oturup da şu konuyu gözlerinin içine bakarak vatandaşlarımızın huzurunda soramadık. Şöyle yorumlanıyor. Yani norm kadro on dört bin olabilir ama sekiz bin beş yüzle idare edeceğiz. Niye sekiz bin beş yüzle? Niye yirmi bin işçiliği etmiyoruz. Niye normal kadronun altındayız? Niye üstünde değiliz mesela? Bunların maalesef bir yanıtı yok” dedi.
