Orman yangınları, son yıllarda depremden sonra en fazla zarar veren doğal ve gayr-ı doğal felaket olarak dikkatleri çekmektedir. Gayr-ı doğal ifadesi denilince akla gelen, orman yangınlarının bilerek insanlar tarafından çıkarılmasıdır. Bunun en büyük nedeni, arazi rantı olsa gerek. Yetkililere teşekkür etmek gerekiyor. Bu kazanımlara engel oluyorlar. Bunları, yanan ormanların tekrar ekimi ve dikimi ile anlıyoruz.
Doğayı sevdiğim için sık sık gezerim. Kiraladığım ve satın aldığım evler, genelde merkezi yerlere uzak, doğal özellik taşıyan yerlere yakın oldu. Doğada dolaşırken dikkatimi en çok çeken, çöplerin, hafriyatın, atıkların kırsal ve ormanlık alanlara atılmasıdır. Irmak, dere boyları, yol kenarları, subaşları… zararlı atıklarla doluyor. Bereket bölgemizde sık sık büyüklü küçüklü seller oluyor da temizleniyor. Böyle olmasa vay halimize! Kırlara atılan atık camlar doğal olarak yangına neden olabiliyor. Bunun üzerinde sıkça durulmasına rağmen atık maddeler kırlarda aşırı miktarda. Demek oluyor ki radikal tedbirler gerekiyor. Burada ilk etapta aklıma gelen, geri dönüşüm maddelerinin artırılmasıdır.
Atık maddelerin kırsal yerlere atılmasının nedenlerinden bir tanesi, onların işlenecek yerlerinin olmamasıdır.
Geçen hafta Halilbeyoğlu Mevkii’nde yangın çıkmış. Görevliler ve duyarlı insanlarımız hızlı şekilde yangın bölgesine ulaşmışlar. Kısa sürede yangının söndürüldüğüne uzaktan ve yakından şahit olduk. Bu da gösteriyor ki sevgimiz yüksek. Düzce Üniversitesi Hastanesi’nden sorarak ve internetten yangına müdahale ile ilgili olumlu bilgileri sürekli aldım.
Orman yangınlarını önlemek için çok sayıda uygulanabilir tedbirler gerekiyor. Bu tedbirler, masraflı ve insan gücü gerektiriyor. Her ilde sadece yangın tedbirleri üzerine çalışmalar yapan görevliler olmalıdır. Görevlilere bakıyoruz. Söylemek zorundayım. Bazı görevliler, sadece uzaktan görev yapıyorlar.
Ormanlara giriş ve çıkışlar kimlik kontrollü olmalıdır. Yaz aylarında kesinlikle ateş yakılmasına müsaade edilmemelidir. Ormanı seyrekleştirme çalışmaları artırılmalıdır. Ormanlar, parsel parsel ayrılmalı, bölümler arasında yangını önleyici engeller olmalıdır. Burada ateşi engelleyici mesafeler akla gelmektedir. En azından yağmurla dolan, ormanların belli yüksekliklerine doğal niteliğe yakın 2-3’er su toplama yerleri, depolar yapılmalıdır. Yanıcı olması nedeniyle iğne yapraklı ağaçlara fazla yer verilmemelidir. Yangına sebep olan kuru yaprak, ot ve çalıları yiyen keçilerin ormanlarda beslenmesine izin verilmeli ve bu hayvanlara teşvik imkânları sağlanmalıdır.
“Hayvanlara kuru otları yeme imkânı sağlanmalı” dendiğinde akla gelen, onların orman yeşilliğine zarar vereceğidir. Akla gelen doğru olsa da otlamanın faydası, zararından daha ileridir. Keçilerin et, süt ve diğer faydaları da hesaba katılmalıdır.
Kültürümüzde beşikten mezara kadar ve ötesinde de orman ve ürünlerine ihtiyaç duymaktayız. Hatta ağaçlar sadaka-yı cariyeden kabul edildiği için kesilmesi hoş görülmemiş ve yasaklar getirilmiştir. Ormanlara zarar veren bazı insanlar için anlatayım. Belki yaptıklarının yanlış olduklarını anlarlar.
Kur’ân, Peygamberimiz (S.A.V.)),çok sayıda büyük alim, hükümdar ve düşünürler ormanla ilgili uyarılarda bulunmuşlardır.
“Görmez misin ki göklerde olanlar, yerde olanlar, Güneş, Ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar,yeryüzünde hareket eden bütün canlılar ve
insanlardan bir çoğu Allah’a secde etmektedir. Birçoğu hakkında da azap hükmü gerçekleşmiştir. Allah, kimi alçaltırsa onu yükseltecek kimse yoktur. Şüphesiz Allah ne dilerse yapar”
Mü’minun Suresi-20 ayet
Devam edecek.
Buluşmak dileği ile…Hoşça kalınız.