Devrek Postası

İKİ BİN YİRMİ ÜÇ ZELZELESİ

İKİ BİN YİRMİ ÜÇ ZELZELESİ
Çiğdem Sarıoğlu( murekkeb23@gmail.com )
209 views
07 Şubat 2024 - 11:49

Ülkemiz dünyanın en önemli deprem kuşaklarından biri olan Alp- Himalaya deprem kuşağında yer almaktadır. Ayrıca ülkemizde Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) , Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF) , Batı Anadolu Fay Hattı (BAF) etkilidir. Türkiye 2023 yılına kadar 1924 Erzurum (60 kişi), 1939 Erzincan (33 bin kişi), 1944 Bolu-Gerede (3959 kişi), 1971 Bingöl (878 kişi), 1975 Diyarbakır (2 bin 385 kişi), 1976 Van (3 bin 840 kişi), 1983 Erzurum (1151 kişi), 1992 Erzincan (653 kişi), 1999 Kocaeli (17 bin 840 kişi) ve Düzce (894 kişi), 2003 Bingöl (176 kişi), 2011 Van (601 kişi), 2020 Elazığ (44 kişi) ve İzmir (117 kişi) depremlerini yaşarak depremin nasıl bir gerçek olduğunu öğrendi. Depremlerde hayatını yitiren çok sayıda insanımız oldu. Ülkece büyük bir acının içinden geçildi. Bu acı bize; zelzele denen bu afetin yıkıcılığının hafife alınmayacak bir doğa olayı olduğunu gösterdi. İnsan kaybımız yanında ülkece kazandığımız ilerleme de sekteye uğrayıp yıllarca çalışıp kazanılan yatırımlar da heba oldu.

Yakın bölgemizde, bundan 80 yıl önce 1 Şubat tarihinde gerçekleşen Gerede-Çerkeş depremi yerel saat ile 05.22’de gerçekleşmiştir. Bolu depremi; Mercalli şiddet ölçeğine göre; en büyük şiddet olan IX-X (şiddetli-yoğun) olarak hissedildi. Mercalli ölçeğinde şiddet ölçüsü Roma rakamlarıyla ifade ediliyor. Bu ölçeğe göre I ‘in hissedilmez olarak nitelendirildiği, XII’nin ise tam yıkım seviyesinde olduğu bildirilir. 1944 yılında yaşanan afette Devrek’te Kızılay çadırları kurulmuştur. O günkü Devrek’te evlerin çoğunluğun yıkıldığı rapor edilmiştir.

Sene-i devriyesine eriştiğimiz 6 Şubat’tan; tüm ülkece derinden etkilendik. Hatta sadece ülkemizi de değil. Afet sonrası ilk şok atlatıldıktan sonra çevre coğrafyalarda da etkili olduğu anlaşıldı. Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün, İsrail ve Mısır’da hissedilen deprem; 6 Şubat’ta Türkiye’nin 11 ilini büyük ölçüde olmak üzere Türkiye’nin büyük çoğunluğu etkilendi. Birden fazla şehirde gerçekleşen sarsıntıların ve harekete geçen fayların yeni hatlar oluşturarak ilerlemesi de ulaşım yollarının kapanmasına yol açtı. Birçok merkeze ve köye erişim başlarda mümkün olmadı. Çöken elektrik hatları, zarar gören bas istasyonları neticesinde haberleşme büyük yara aldı. Bölgeye ulaşan kurtarma ekipleri yolların yeryüzünün şekil değiştirmesi ile kapanması sonucu yardım bekleyenlere ihtiyaçların ulaştırılmasında büyük zorluklar yaşandı. Atasözümüz vardır : “Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.” diye. Yaşanan deprem sonucu bu atasözü de anlamını yitirdi. Gaziantep İslahiye ilçesinde iki dağ, kopan dev kaya parçalarının yol ve dereyi kapatması sonucu birbirine birleşti.

Yıkılan birçok yapının yeni yapılan binalardan olması derinden etkiledi. On bir ilimizde sadece şehirler değil, köylerde de büyük kayıplar yaşandı. Köylerde geçim kaynağı hayvancılık olanlar çok sayıda hayvanını yitirdi. Bölgede yaşayan birçok insanımız akrabalarının, komşularının büyük çoğunluğunun can verdiği gerçeğiyle yüzleşti. Maddi kayıpların hayata tutunmayı da zorlaştırdığı günlerde iş yerlerini, evlerini kaybeden insanımız yaşamı sürdürebilmeleri için çetin şartlarla mücadele ediyorlardı. Bölgede ihtiyaçların kısa sürede giderilmesi olanaksız olduğundan deprem bölgesinde kurtulan insanlarımız afetten etkilenmeyen civar ve diğer şehirlerimize nakledilerek, süreci biraz daha iyi koşullarda atlatmaları sağlanmaya çalışıldı. Ülkece anladık ki ayrışmanın, kutuplaşmanın ve çeşitli çatışma ortamlarının oluşturulmasının bize hiçbir faydasının olmadığını böyle büyük bir afetin yol açtığı acılarla tecrübe ettik. Tüm ülkece el ele verip çocuğumuzdan gencimize, yetişkinimizden her kesimden insanımızla herkes en iyi bildiği işi yaparak yaralar sarıldı, ihtiyaçlar giderildi. Yıkılanların yenisi inşa edildi. Okullar yapıldı. Habercilerimiz bölgedeki, gözümüz kulağımız oldu, öğretmenlerimiz, doktorlarımız, esnafımız, işçimiz, madencilerimiz, sanatçımız, askerimiz, memurumuz, yöneticilerimiz, kurtarma ekipleri, yurttaşlarımızın her meslekten gönüllü ve vazifeli birçok insan yaraları sarmak ve yalnız olmadıklarını göstermek için var güçleriyle çalıştılar. Bölgeye giderek bizzat oradakiler için çabalayanlar ve organize olarak deprem bölgesinin kalkınması için ihtiyaçları tedarik ederek ulaştırılmasına öncülük edenler. Ayrıca ülkemin güzel ve iyi insanı dışında; evrensel insanlık sorumluluğu, yüksek empati, gönlü güzel birçok insan farklı farklı ülkelerden yola düşüp bizzat bölgeye giderek kimi yemek pişirdi, kimi kurtarma çalışmalarına katıldı, kimi tedavi üstlendi, herkes elinden ne geliyorsa yaraları sarmaya çabaladı. Acilen hizmet verecek hastaneler kuruldu. Geçici okullar hizmete açıldı.

O günlerde Azerbaycan başta olmak üzere yanımızda olan tüm ülke insanlarının, devletlerin desteği de gücümüze güç kattı. Maddi- manevi yardımlaşma sonucu buhranın yarattığı boşluk daha az hissedilir oldu.

İki bin yirmi üç yılına gelininceye kadar şiddetli yaşadığımız depremler Türkiye’nin ciddi tedbirler alınması gerektiğinin ve gelişen teknoloji, artan bilgi- bilinçle sistematik ve sık aralarla tatbikatların yapılmasının ne kadar elzem olduğu gerçeğiyle yüzleştirdi. Deprem; ailece yaşadığımız evimizin düzeninden, sarsıntı anında yapılacaklardan, deprem sonrası afet yaşanmışsa hayatta kalabilmek adına neler yapılmasına dair, her daim güncellenmemiz gereken bilgi ve ihtiyaçları titizlikle araştırıp hazırlıklı olmamız gereken menfi etkileri büyük bir afettir. Velhasıl günümüzde binaların arazinin yapısının incelenmesi, binanın taşıdığı yükün hesaba katılması, malzemelerin dayanıklılığı hususunda avantaja sahibiz.Ancak bu avantajları doğru kullanabiliyor muyuz? Avantajı fırsata dönüştürme noktasında ne kadar mahiriz? Şehircilik anlayışımızı afet bilinciyle düzenledik mi?
İnşaat malzemeleri günümüzde dayanıklı. İnşaat sektörü hızlı yol katedebilirken, yapıların sağlamlığı için elzem olan işçilik aynı standardata kavuşturuldu mu?
Kötü işçilikle israf edilen malzeme ve kaynakların kontrolü için nasıl bir sistem geliştirildi?
Hazır beton kullanımında önemli husus olan betonun sıkıştırılmasına gerekli hassasiyet gösteriliyor mu?
Şehir merkezlerinde yapılan yapıların arasındaki boşluğun çekiç etkisi hesaba katılıyor mu? , şeklinde bir dizi soruya kısa zamanda müspet ve güzel cevaplar almak ümidiyle geçmiş olsun TÜRKİYE.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.