Birlik Büro-Sen Genel Başkanı Ramazan Dernek yeni nesil sendikacılıkla ilgili bir açıklamada bulundu.
Dernek’in Yaptığı açıklama şu şekilde:
“Önce Ahlak ve Maneviyat dedik yıllardır.
Memurun geldiği son nokta.
Liyakat ve ehliyetin ötenerek bir kenera bırakılarak oluşturduğumuz Kamu profilini hep birlikte izliyelim.
Bizler yeni nesil Sendikal anlayışımızı tüm yönleriyle kamu çalışanlarımızla paylaşma fırsatı yakalamaya çalışıyoruz.
Son dönemde memurlarımıza yönelik çok sayıda şiddet haberleri duyuyoruz, medyada haberlerle karşılaşıyoruz. Halk ile iç içe görev yapan başta Adalet Çalışanları, Sağlık, Eğitim, Gelir İdaresi, İŞKUR, Gümrük, Nüfus, Sosyal Güvenlik, Gençlik ve Spor çalışanlarımız olmak üzere memurlarımızın büyük çoğunluğu, hayatlarını kaybetmesine kadar uzanan şiddete maruz kaldıklarına hep şahit oluyoruz.
Öncelikle belirtmek isterim ki, Cumhurbaşkanlığımız ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından bu konuda daha etkin ve caydırıcı bir düzenleme yapılması mecburidir.
Ev kiralamak veya taksitle bir şey almak için memur kefil şartından, kiralık ev dahi verilmeyen memur konumuna ne ara geldik? Yoldan geçerken dahi herkesin saygı ile selamladığı öğretmenden, ne ara veli ya da öğrenci tarafından saldırıya maruz bırakılan öğretmene ne ara dönüştük? Hatta can havliyle çare aradığımız doktor, hemşire ve sağlık memuru gibi sağlık çalışanından, ne ara hasta ya da yakınları tarafından darp edilen sağlık çalışanına dönüştük?
Hiç düşündünüz mü?
Aslında hepimiz bu dönüşümün farkındayız ve aşağı yukarı sebeplerinin neler olduğunu biliyoruz.
Ahlak ve Maneviyattan uçaklaşan toplumlarda önce İtibar kaybı, ve ardından yozlaşma gelmektedir.
İtibar kelimesi; “saygı görme, değerli bulunma ve güvenilir olma” anlamına, itibar kaybı ise, “saygınlığı, toplumdaki değeri ve güvenilirliği yitirme” anlamına geliyor.
Toplumsal yozlaşma ise, “toplumun zamanla iyi özelliklerini kaybetmesi ve bozulması” anlamına geliyor.
İşte sorun bunlar.
Peki, kamu çalışanlarının itibar kaybı ve toplumsal yozlaşmanın altında yatan sebepler neler?
Birçok sebep olmakla birlikte en önemlisi
Liyakat ve ehliyetin bitaraf edilerek yapılan yandaş atamalar en büyük sebeplerdendir. Bir ülkede ekonominin bozulması toplumu ve doğal olarak fertleri olumsuz etkilemiştir. Zamanla oluşan yoksullaşma, eğitim başta olmak üzere birçok alanı etkiler. Bu da fiziksel ve ruhsal anlamda sağlıklı insanların yetişmesini güçleştirir, Kamudaki ahlaki bozulma bir sürü sıkıntıyı peşine takıp her türlü haksız uygulamalara şahit oluruz.
Kamuda Liyakat ve ehliyeti öncelediğimiz günler geriye atılınca, yandaş ve yancı kadroların artmasıyla eski işi bilen kadroların daha fazla omuzlarındaki iş yükü oransal olarak personel artışı oldu ancak ehliyetsiz ve liyakatsiz kadrolaşmalar sebebiyle işi yine bilen ehliyetli çalışanlara yaptırılır oldu.
Konuyu memurlar ve ekonomik sebepler özelinde ele alırsak; toplu sözleşme masalarında hakkını alamayan, sürekli yoksulluk sınırı altında ücrete maruz kalan, evinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kredi ve kredi kartı borç batağına sürüklenen, borçlarını ödeyemeyen, alışveriş yapamayan, kiralık ev dahi verilmeyen, ev ve araba alması hayal olan memurun bu hali, doğal olarak toplumdaki itibarını maalesef azalttığı, memura olan, saygı, güven ve değeri yok olma seviyesine getirdiği görülmektedir.
Toplumsal yozlaşmanın getirdiği yoksulluk, eğitimsizlik, ahlaki bozulma, değerleri yitirme gibi sebepler, memurun itibar kaybı ile birleştiğinde ise maalesef istenmeyen şiddet vb. olaylar ile ne ara bu hale geldik dedirten sonuçları yaşatmış, yaşatmaya da devam etmekteyiz.
Hatta memur itibarı öyle hafife alınır hale gelmiştir ki, kamu da uygulanacak tasarruf tedbirlerinde bile işe memurdan başlanmış, yeni memur alımının kısıtlanması ve iş yükünün mevcut memurlara yüklenmesi, memur servislerinin kaldırılması, koruyucu giyim yardımı ile mesai ve nöbet ücretinin kaldırılması gibi memura yönelik uygulamalara gidilmiştir.
İçinde bulunulan itibar düşüklüğü ve yaşanan şiddetin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 265’inci maddesinde düzenlenen “Kamu Görevlisine görevi yaptırmamak için direnme (mukavemet) suçu” ile giderilmesi de yeterli olamamaktadır.
Çözüm, memurun itibarını ve saygınlığını geri verebilmek için; ana sebep olan kaybolan ekonomik durumunun iyileştirilmesidir.
Bunun için birkaç adımın atılması gerekmektedir.
Sorunun kökten çözülebilmesi için, hak ve hukuk mücadelesi yerine sendika üyeliği için memurun itibarını yerle bir eden üç kuruşluk bavul, çanta, akıllı saat vb. promosyon malzemeleri dağıtan, sendikal mücadeleyi tekelleştirmek için dayanışma aidatı ve örgütlenme barajı ve Kayyum atanmasına iliştin yasal düzenlemeler peşinde koşan sözde konfederasyonların ve bağlı sendikaların toplu sözleşme masasından saf dışı bırakılması, memurları insanca yaşayabileceği, toplumda kaybettiği değeri tekrar edinebileceği seviyelere getirecek sendikal mücadeleyi hakim kılacaktır.
Bu adımı memurlar atmalı, siyasetten uzak, siyasilerin emireri olmayan ve yeni nesil sendikacılık örneği olarak birlik Büro-Sen çatısı altında birleşilmelidir. Zaman kaybetmeden toplu sözleşme yetkisini Yeni Nesil Sendikal anlayış olan Birlik Büro-Sen’e vermelidir.
İkinci adım hükümetimize ve siyasilere düşmektedir.
İnsan onuruna yaraşır bir ücret ve adaletli bir ücret dağılımı için, Merkez Bankası enflasyon tahmini ve piyasa gerçekleri dikkate alındığında; memur ve emeklilerine acilen Ocak 2025 ayından geçerli olmak üzere %50 oranında refah payı verilmeli, gelir vergisi %15’te sabitlenmeli, piyasa koşullarına uygun lojman tazminatı ödenmeli, bu konularda TBMM’de acilen yasal düzenleme yapılmalıdır.
Bu adımlar atıldığında, memur ve emeklileri refaha kavuşturulduğunda, ekonomik sebeplerden kaynaklanan itibar kaybı büyük oranda çözümlenmiş olacaktır.
Diğer taraftan; toplumsal yozlaşmanın getirdiği şiddet hususu da caydırıcı bazı tedbirlerin alınması ve TBMM’de yasal düzenleme yapılması sorunu büyük oranda çözebilecektir.
Sonuç; herkes üzerine düşeni yaparsa itibar, saygınlık ve huzur tekrar memurlara ve topluma hâkim olacaktır.”