İNSANLARIN TEK GEZEGENİ

İNSANLARIN TEK GEZEGENİ

Günümüzde gelişmiş ülkeler, yaşanabilecek başka gezegenlerin olup olmadığını araştırıyor. Bu amaçla uzay çalışmaları yapılıyor. Geliştirilen teknolojik araçlarla uzay seyahatleri yapılıyor. Bu seyahatlerin asıl nedeni; içinde yaşadığımız gezegenin kaynaklarını tüketirken, savaş açtığımız doğadan kaçış yolunun bir başka gezegen olabileceği düşüncesi midir? Elbette uzayı araştırmak, gezegenlerin yapısını ve kaynaklarını bilmek insanlık adına büyük önem taşıyor. Ama bu alanda harcadığımız çaba; bize içinde yaşadığımız gezegeni hunharca heba etme hakkını vermez.

Okyanuslara her yıl 8 milyon ton plastik karışıyor. Dünyanın en kirli on nehri; İtalya’nın Sarno, Endenozya’nın Citarum, ABD’nin Passaik ve Mississippi, Hindisatan’ın Ganga, Arjantin’in Matanza, Bangladeş’in Buriganga, Filipinler’in Marilao, Çin’in Sarı, Brezilya’nın Doce’dir. Birbiri ardına ölen bu nehirler bizim. Su kaynaklarının kirliliğine; maden işletmelerinin zehirli atıkları başta olmak üzere kanalizasyon ve ilaç atıkları, petrolden ve plastikten yapılan çeşitli maddeler neden olmaktadır. Dünya denilen bu gezegende gözünü açan insan; hiçbir sorumluluk almadan su kaynaklarının sunduğu ürünlerin keyfini sürerken onları korumaktan geri duruyor. Her geçen gün ölümlerine seyirci kalınan nehirlere bir yenisi daha ekleniyor. Drina Nehri’de bunlardan biri. Bosna-Hersek’in doğusundaki Visegrad şehrindeki Drina Nehri yüzeyi, yoğun yağışların etkisiyle Sırbistan ve Karadağ’dan gelen çoğunluğunu plastik atıkların oluşturduğu tonlarca çöple kaplı. Visegrad yerel yönetimi çöpleri kepçe yardımıyla temizlemeye gayret etsede; şehir sakinleri sonu gelmeyen bu kirlilikten isyan ediyor. Nehir kenarlarındaki atık depolarının sebep olduğu bu kirlilik, besin zincirini de olumsuz etkiliyor.

Ülkemizde de durum pek farklı değil. Geçtiğimiz yıllarda, Mersin’in Silifke ilçesinde, Göksu Nehri’nin denize dökülen kısmında nehir siyaha döndüğü tespit edildi ve yayılan kötü kokudan da bölge halkı olumsuz etkilendi. Göksu Nehri dünyanın en önemli kuş göç yolları üzerindedir. Ege Denizi’ne dökülen Ergene Nehri de, insanlığın bu hoyratlığından nasibini almış durumda. Ergene Nehri suyu; yapılan endüstriyel analiz incelemesinde, dördüncü derece yani en üst seviyede kirli olduğu tespit edilmiştir. Kızılırmak’ın Sivas merkeze bağlı Damlacık Köyü yakınından geçen bölümünde balık ölümleri gözlendi. Yayılan kötü koku da bir başka sorun. Çevresel farkındalığımızın ve sorumluluğumuzun ne kadar zayıf olduğunu gösteren bir başka tablo ise; Türkiye’nin en kirli üçüncü nehri; Büyük Menderes Nehri’nin günümüzdeki içler acısı durumudur. HES’lerden nehirlere daha az su bırakılmasının neden olduğu nehir debisindeki düşüş ve insan faktörünün neden olduğu kirlilikle savaşan nehrimiz Büyük Menderes. 2015’den bu yana kötüye gidişatı dikkat çeken bir başka nehrimiz; Gediz Nehri. Bölgedeki endüstriyel tesislerin fazlalığı, tarımsal faaliyetlerde kullanılan ölçüsüz ilaçlama ve evsel atıklardan kaynaklı kirlilik sonucunda, Gediz Nehri’ndeki kirlilik büyümeye devam eden çevresel problemdir. Numune alınarak yapılan ölçümler sonucu; Gediz suyunun kirliliğinin 4’üncü sınıf kirlilik olduğu tespit edilmiştir. Dünyamızda çeşitli coğrafyalarda artan çevresel kirlilik, ülkemizde de artarak büyüyor. Bölgemizde eskilerde temizliği ve doğallığıyla büyülendiğimiz köylerimiz şimdilerde çöp dağı. Yol kenarlarındaki ağaçlık alanlar; insanlarımızın arabalarıyla geçerken fırlattıkları çöpler sonucu kirlenmekte, çirkinleşmektedir. Atılan bu çöpler rüzgârla, yağan yağmurla akarsularımıza, oradan denizlere ve nihayetinde okyanuslarımıza taşınmaktadır. Böylelikle tatlı su balıkçılığı, deniz ormanları, göllerde yaşayan canlılar ve biz insanlar; hem gıda anlamında hem de sağlık anlamında zarar görmekteyiz.

Akarsular, nehirler, denizler ve okyanuslar birbirine bağlı bir su sisteminin ayaklarıdır. Atmosferdeki gerçekleşen yağmur, kar, dolu gibi yağışlar da yeryüzündeki bu kaynaklarla ilişkilidir. Bu su kaynaklarındaki su miktarının azalmasına sebep olmak, su kaynaklarının kirlenmesine yol açmak, su kaynaklarının varlığını sürdürmede koruyucu rol üstlenmemek bu gezegenin doğal döngüsüne mani olmaktır. Yaşlı gezegenimiz hâlâ bizim için ev. Gidecek başka bir evimiz yok. İklimsel yaşadığımız krizler, biyolojik yaşadığımız hastalıklar tabiata takındığımız bu olumsuz davranışlarımızın sonucudur. 4.54 milyar yıl yaşındaki dünya denilen içinde yaşadığımız seyyare, gelişen teknoloji ve bilime rağmen hâlâ yaşanılacak tek gezegen.

Çiğdem Sarıoğlu( murekkeb23@gmail.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.